OLUMLU ÇOCUK YETİŞTİRME SEMİNERİ
Olumlu çocuklar yetiştirebilmek için birçok malzeme kullanmalıyız sevgi, disiplin, bağışlama becerisi ve çocuğumuzun gelecekteki iyi oluşumu için gerekli olan özen ve itina yumağı. Olumlu çocuk yetiştirmenin ilk şartı olumlu ebeveynler olmaktır.
Olumlu çocuk yetiştirmek her ne koşulda olursa olsun düşünüldüğü kadar kolay bir yolculuk değildir Fakat eğlenceli, heyecanlı ve inanılmaz derecede ödüllendirici olabilir. Fakat tüm bu güzelliklere ulaşmak gösterilen “dengeye” bağlıdır. Çocuklarımıza, özgüvenlerinin gelişimi için gerekli dikkati ve korumayı vermeli, diğer yandan bu uygulamayı onların kişisel gelişimlerini ve özgürlüklerini kısıtlayacak derecede ileri götürmemeliyiz. Çocuklarımızın güvenliği için yeterli derecede önlem almalı, güvenli bir çevre ve ortam sununmalı. Fakat bunu yaparken acizlik duygularını ilerletecek sınırlara dayanmamalıyız.
Çocuklarımıza, sorumluluk duymayı öğretmek için gerekli disiplini ve eğitimi vermeli, fakat bunu ileri götürerek sağlıklı özgürlük hislerini yok etmemeliyiz. Çocuklarımıza, hayatlarını eğlenceli kılabilmeleri için gerekli olan gülmeyi ve oyunu öğretmeli, öte yandan zevkin, keyfin ve eğlencenin onun için bir hedef olmasını engellemeliyiz. Çocuklanmıza, hayatlarını düzene sokabilmek için ihtiyaç duyacakları kararlılık ve azim gibi erdemleri kazandırmalı, fakat bir yandan da hayatlarını dayanılmaz derecede monoton kılmalarına engel olmalıyız.
Çocuklanmıza, yaşadıklan her günü ılık ve yumuşak bir hale getirebilmeleri için gerekli olan sevgiyi vermeli, onlan büyürken ve tüm hayatlan boyunca zor anlar için cesaretlendirmeliyiz.
- Hata yapmalarına da fırsat verin ki, hatalarından sonuç çıkarabilsinler.
- Başkalarının duygularını anlayabilmesini sağlayın.
- Çocuğun olumlu davranışlarını eşinize, aile büyüklerine abartmadan aktarın ve çocuğun duymasını sağlayın.
- Çocuğa ev içi ve ev dışı sorumluluklar verin.
- Koşulsuz sevildiğini hissettirin.
- Tutarlı davranın, onaylamadığınız bir davranışa sonradan izin vermeyin.
- Ona zaman ayırın.
- Kurallar, sınırlar koyun.
- Çocuklannız doğru yoldan sapmış olsa dahi sakın teslim olup pes etmeyin.
- Olumlu yaklaşım, davranıştan hemen sonra gösterilmelidir. Öncelikle "aferin, çok iyi yaptın" gibi sözel destek, sırt sıvazlama, saçını okşama gibi fiziksel temas, sonrasında arkadaşıyla program yapma, parka, sinemaya götürme gibi ödüller verilmelidir.
.
Etkili İletişim Nasıl Olur?
İnsanlar duygularını, düşüncelerini, bilgi ve becerilerini başkalarıyla etkili bir iletişim sayesinde paylaşabilir. İletişim dinamik bir süreçtir ve iletişim kurma biçimimiz, işimizi ve yaşamımızı etkileyen önemli bir unsurdur. İletişim, bilgi alışverişinden çok daha fazlasıdır. Karşılıklı konuşmak iletişim olabilir ancak etkili iletişim, söylenenin arkasındaki duyguları, hisleri anlamak ile ilgilidir. Mesajı alıcınıza doğru biçimde iletmenizin yanı sıra karşınızdaki insanı da etkin şekilde dinlediğinizi, onu anladığınızı hissettirmelisiniz.
Etkili iletişim kurmak önemlidir çünkü iletişim kurduğunuz insanlar ile aranızda bir güven inşa etmenize olanak tanır. Etkili ve doğru bir iletişim süreci sayesinde yanlış anlaşılmaların önüne geçersiniz. Bu bağlamda, konuşurken açık ve net olmakta fayda var. İletişimi etkili yapan en önemli noktalardan biri şüphesiz beden dilidir.
Beden dili, sözcüklerin kullanımı, ses tonu ve empati etkili iletişimin ana ögeleridir. Etkili iletişimin ana kuralları ise, basit sözcükler kullanmak, kısa cümleler kurmak, güven vermek, tutarlı davranmak ve iyi bir ses tonudur. İyi bir dinleyici olmak da iletişimde devamlılığı sağlar.
Beden dili ile ilgili yapılan araştırmalarda, insanların yüz yüze kurduğu iletişimde, sözcükler %10, ses tonu %30, beden dili %60 önem taşıdığı belirlenmiştir.
Oskar Wilde, “Davranışlar kelimelerden daha fazla konuşur daha çok şey ifade eder.” der.
Etkili Beden Dili Nasıl Olur?
Duruşunuz dik olsun.
Etkin bir beden dilinin temelinde duruşumuz yatar. İç dünyamız hakkında dış dünyaya fikir veren duruş pozisyonumuz, ne kadar dinç ve kendine güvenli durursa emin olun ruh
haliniz de bundan olumlu etkilenir.
Göz teması önemli
Göz temasında bulunmak zannettiğinizden çok daha etkili bir yöntem. Etkin bir göz teması sayesinde karşınızdaki insanda onu iyi şekilde dinlediğiniz imajı oluşur. Bu olumlu
bir izlenim bırakmanızı sağlar.
Ayna yöntemini kullanın
Karşınızdaki insanın yaptığı hareketleri yapmak, taklit edermiş gibi değil de yakınlığınızı hissettirecek şekilde yapmanız etkili bir iletişim bağı kurmanızda etkilidir. Ses tonunuzu karşınızdaki kişinin seviyesinde ayarlamak da olumlu bir durumdur.
İçten bir tebessümü ihmal etmeyin
Karşınızdaki insanı dinlerken ya da bir şeyler anlatırken yüzünde sevimli bir tebessüm olursa bu karşı tarafa hem olumlu enerji gönderecek hem de psikolojik açıdan rahatlamanızı sağlayacak. :))
İnsan hayatında değişimlerin en hızlı ve en çok yaşandığı yıllar çocukluk yıllarıdır. Çocuklar bu dönemde çevresel, fiziksel ve biyolojik etkiler altında gelişimlerini sürdürürken, iç veya dış dünyadan kaynaklı bazı zorlayıcı durumlarla karşılaşabilirler. İçinde bulundukları bu durumlar altında çocukların kaygı düzeyleri de şekillenmeye başlar. Okula başlama, aile fertlerinden birinin kaybı, taşınma ya da çocuk üzerinde stres yaratabilecek herhangi bir olay, çocuğun kaygısını tetikleyici bir unsur oluşturabilir. Kaygı iç ve dış dünyadan kaynaklanan bir tehlike olasılığı ya da kişi tarafından tehlikeli olarak algılanıp yorumlanan herhangi bir durum karşısında yaşanan bir duygudur. Gelişimsel olarak ele alındığında tüm çocukların, yaşamlarının belirli aşamalarında korku, endişe, kaygı ve fobilerinin olması olağan bir durumdur. Kaygı ile korku çoğunlukla birbirine karıştırılmaktadır. Korku,bilinçli olarak belli bir tehlike karşısında ortaya çıkan heyecansal bir tepkidir. Korkunun kaynağı genellikle bellidir ve korkutan nesne dış kaynaklıdır. Kaygı ise kişi tarafından bilinmeyen, genelde kaynağı belli olmayan tehlikelere karşı kişi tarafından verilen içsel bir tepkidir. Bu nedenle kaygı daha genel bir durumdur ve korkudan daha şiddetli ve uzun sürelidir. Yabancılardan korkma, anne-babanın başına kötü bir şey gelmesinden kaygılanma, ebeveynden ayrılma kaygısı vb. küçük yaşlardan itibaren pek çok çocukta görülebilecek kaygılardır. Fakat çocukların kaygısı durumun gerektirdiğinden çok onu etkilemeye başladıysa “normal” olan kaygının “patolojik” kaygıya dönüşme ihtimali ortaya çıkmaktadır. Örneğin yok olma kaygısı, ayrılma kaygısı, çocuklarda görülen, çeşitli tepkilerle ortaya çıkması beklenen normal kaygılardır. Ancak bunlar ileri yaşlarda bireyin günlük fonksiyonlarını ve performansını etkileyerek boyutlarda ortaya çıkarsa patolojik olarak değerlendirilir. 1–2 yaş arasındaki çocuğun annesinden ayrılmaya bağlı olarak gösterdiği ayrılma kaygısı doğal karşılanırken çok iyi imkânlar verilmesine rağmen yaşadığı bir şehirden başka bir yere gidemeyen bir kişinin kaygısı pek doğal karşılanmaz. Yani kaygı içinde bulunulan yaşa göre normal veya patolojik olarak değerlendirilmektedir.
Duygularımızı ifade etmenin en iyi yolu resimlerden geçer.
Çocuk bir kağıt parçasını katlayarak dört bölüme ayırır ve her bölüme aşağıdakileri yazar:
· En çok neyi özledim?
· Karantinanın nesini sevdim?
· Karantinadan sonra ilk yapacağım/yaptığım şey?
· Bu süreçte kendim hakkında öğrendim şey ne oldu?
Bu, bir çocuğun korkuları üzerine konuşmaya başlamasını ve aynı zamanda son birkaç ayın daha olumlu taraflarına odaklanmasını sağlamanın bir yoludur. Ayrıca çocukları geleceği düşünmeye teşvik eder ve her şeyin daha iyi olacağı bir zamanı gözlerinde canlandırmalarını sağlar.
Nefes egzersizlerinin kaygıyı yönetmemize yardımcı olduğu iyi bilinir, ancak küçük çocukları bu teknikleri kullanmaya teşvik etmek biraz zor olabilir.
Aşağıdaki senaryo, küçük çocuklar söz konusu olduğunda çok işinize yarayabilir. Bu senaryo, görselleştirme ve hikayeleştirme yöntemlerini kullanarak çocukların sakinleşmek ve odaklanmak için nefes egzersizleri yapmalarını sağlar.
· Biraz önce lezzetli kurabiyeler pişirmiş gibi davranmanı istiyorum.
· Ne tür malzemeler seçtiğini merak ediyorum?
· Şimdi, fırın eldivenini takmış gibi yap. (Önce güvenlik!)
· Fırını aç.
· Onları koklamak için burnundan derin bir nefes al.
· Çok güzel kokuyorlar, değil mi?
· Ama, hala yemek için çok sıcaklar bu yüzden üfleyerek (ağzından nefes vererek) onları soğutmalısın.
· Ağzını yakmak istemezsin!
Ebeveyn bunu beş kez tekrarlar ve her seferinde çocukla birlikte yavaş ve derin bir şekilde nefes alıp verir.